Osmanlı sonrası İslâm dünyası ile kopan bağımız, son çeyrek asırda yeniden canlanmaya başladı. Tabi kat etmemiz gereken çok mesafe var. Hatırlamamız gereken ortak miras, ortak tarih ve sonrasında araya giren sınırlar, Batı dünyasının ektiği fitne tohumları ve en nihayetinde bizim bugünkü hal-i pürmelalimiz, birbirinden kopuk-bigâne dünyamız… Ne zaman bir İslâm ülkesine gitsek orada ilk fark ettiğimiz şey, Türkiye’nin siyaseten İslâm dünyasında bilinirliği, ilmî ve kültürel irtibattan fersah fersah önde olmasıydı. Tabi kısa vadede güzel gibi görünse de, İslâm dünyasının ortak tavra sahip olması, birbirinin farkında olarak geleceğe yürümesi için kılcal damarlara kadar uzanan bir ilişki ağına ihtiyaç var.
Yakın zamana kadar İslam dünyasının haberlerini Batılı ajanslardan öğreniyor, meselelerini Batı’nın tarifine göre tanıyor, teşhisine göre müdahale ediyorduk. Yeni yeni kendi haber ağlarımızdan haber alır olduk, Batı’nın bize giydirdiği deli gömleklerini çıkarma gayretine giriştik yeni yeni.
Ortak tarih ve mirasın aynı penceren okunması için, nesilleri aynı tavırla yetiştirmek, aynı istikamette birleştirmek gerekiyor. Dünü bugüne getirmek ve yarına bu tecrübe ile yürüyebilmek için…
Bu hususta öncelikle ülkemiz her kurumuna birçok vazife düşüyor. Her bir kurum kendi alanında çalışmalar yapmalı, ülkemizin dinî, kültürel, siyasi ve iktisadi kodlarını, gücünü ortaya çıkarmak, gelecek nesillere daha güçlü bir Türkiye ve İslâm dünyası bırakabilmek için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. İki asırdır İslâm dünyasını karış karış gezip kütüphanelerimizi tarayıp bizi bize kendi anlayışlarına göre anlatan oryantalislerden, oryantalist zihinlerden kurtulmamız gerekiyor.
Elhamdülillah, Türkiye son çeyrek asırda çok yönlü kültür kodlarımıza dair, çok yönlü köprüler kurmayı başardı. İslâm dünyası ile siyasi yakınlaşma, ticaret hacmimizin günden güne artması, İslâm dünyasında Türkiye’ye yönelik turist artışı, İslâm dünyasından Türkiye üniversitelerinde eğitim alan ve sayıları yüzbinleri bulan öğrenciler bu kültür kodlarını yeniden uyandırıyorlar, bağlıyorlar. İşte, bu alanda büyük bir boşluğu dolduran ve yurt içi ve yut dışında çok yönlü irtibat sağlayan Uluslararası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri.
Bundan dört yıl önce, “Bıraktığımız yerden başlıyoruz” diyerek yola çıkan ve ikinci yılında “Asırlardır Sönmeyen Işığımız: Âlimler-Kitaplar” şiraıyla yürümeye devam eden ve üçüncü yılında “Geçmişin İhyası, Geleceğin İnşası İçin Medreselerimiz” ana temalarıyla ufkunu genişleten etkinlik, bu yıl, yani dördüncü yılında “Medeniyet Hafızamız Kütüphaneler” diyerek bir kütüphane medeniyeti olan geçmişimize dikkat çekiyor.
Uluslararası Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri, hem bir kitap fuarı, hem müslüman ilim adamları arası ilmî toplantılar organizasyonu, hem de müslüman kardeş halklar arası ortak miras, dil ve kültür etkinliği.
İki yıldır T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilen etkinliğe en az 30 ülkeden 100’den fazla ilim adamı, akademisyen, yazar ve yayıncı katılıyor.
İslâm dünyasını ortak payda etrafında bir araya getiren etkinlik; gerçekleştirilen fuar, seminer ve söyleşilerin ötesinde, aradaki gönül köprülerini pekiştirici rolünü ilk günden itibaren muhafaza etme gayretinde. Organizasyonun çıkış noktasında; kendimize, tarihimize ve kardeşliğimize doğru bir yolculuk niyeti yatıyor. Bu yolculuk; bir kitap şenliği, bir İslâm dünyası buluşması, bir âlimler zirvesi ve kendimizi yeniden keşfetme-anlama yolculuğu şeklinde gerçekleşiyor.
Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri’nde; bir taraftan Arapça kitap alanında birçok yayınevi ve binlerce kitapla buluşma imkânı bulurken diğer taraftan da İslâm dünyasının dört bir yanından gelen önemli âlimleri dinleme, onlarla tanışma fırsatı doğuyor. Dolayısıyla böyle geniş bir yelpazede gerçekleştirilen etkinlik, sadece yayıncıların kitaplarını sergileyip okura ulaştırdıkları sadece bir vitrin yahut pazar değil. Hem uluslararası ilişkiler açısından hem de İslâm dünyasında kurulacak çok yönlü irtibat ve planlanacak hedefler bakımından önem arz ediyor. Ayrıca, hâlihazırda Türkiye’de Arapça eserlerle doğrudan alakası bulunan akademisyen, öğrenci, araştırma merkezlerinin sayısı, bazı Arap ülkelerinin toplam nüfusuna denk olması bakımında etkinliği değerli kılıyor. Bu da Türkiye’nin bu konuda yeni ve taze bir platform olarak değerini artırıyor.
Arapça Kitap ve Kültür Günleri, son yıllarda Türkiye’de artmakta olan Arapça yayıncılığın desteklenmesi ve ileriye yönelik stratejik hedefler oluşturulmasına da kapı açıyor. Yıl boyu bütün Arap ülkelerinde düzenlenen ve yıllar içinde bir kültür şenliğine dönüşen Arapça kitap fuarlarının bir ayağı da İstanbul’a taşınmış oluyor. (Kahire, Cezayir, Şarika, Beyrut, Fas, Doha, Hartum, Erbil fuarları gibi…)
Kitap ve Kültür Günleri ile Arapça yazma eserler açısından oldukça önemli bir merkez olan Türkiye ve İstanbul’a araştırmacı ve yayıncıların ilgisinin arttırılması amaçlanıyor. Bunun yanında öteden beri klasik eserlerde ilk başvurulan kütüphane hüviyetindeki Süleymaniye Kütüphanesi’ne hedef kitlenin bilinçli ve ortak çalışmalarla yönlendirilmesi sağlanıyor. Baskı, dağıtım ve benzeri kolaylıklar açısından İstanbul matbaa ve yayıncılık piyasası da, Arap yayıncıların ilgi alanına sunuluyor. Ayrıca Arap yayıncılar ile Türk yayıncılar arasında uzun vadeli çalışma imkânları oluşturmak ve ortak faaliyet ve çalışmalar yürütülmesine zemin hazırlamak için tanışma imkânı sağlanıyor.
Arapça Kitap ve Kültür Günleri, ortak miras vurgusuna, tarih ve medeniyet araştırmalarına katkı sağlayacak adımlar atıyor.
Çünkü Osmanlı coğrafyasının merkezinde olan Türkiye, aynı zamanda yazma eserler ve Arapça kaynaklar açısından da çok önemli bir tarihî merkezdir. Günümüzde Beyrut, Bağdat, Kahire ve diğer kültür merkezlerinde basılan klasik eserlerin yazarlarının önemli bir kısmı, Anadolu ve Osmanlı coğrafyasının âlimleridir. Yahut ülkemizde bulunan kütüphanelerde el yazma olarak muhafaza edilmektedir. Etkinlik, Türkiye’nin bu yönünün daha fazla ortaya çıkmasına katkı sağlıyor. Arap dünyasından iştirak eden elli civarında yayınevi ile Türk yayıncıların ilk yıldan itibaren irtibat kurmuş olması da bunun göstergesidir. Son birkaç yılda uluslararası kültürel etkinlikler açısından İslâm dünyası ile yapılan ortak faaliyetler, bu tür irtibatların devamı ve neticesidir.
Öteden beri Türkiye’nin yıllık Arapça kitap ithalatı göz önüne alındığında önemli bir ihtiyacın var olduğu ortaya çıkıyor. Nitekim etkinliğin yoğun bir şekilde ziyaretçi akınına uğraması, katılan yayınevlerinin kitap satışından oldukça memnun olmaları, seminer ve etkinliklerin geniş katılımlı olması, bu faydanın bir diğer göstergesidir.
Bütün bunların yanında ulusal ve uluslararası basın kuruluşlarının büyük ilgisiyle karşılaşan; özel yayınlar, kısa belgeseller ve röportajlarla çok büyük bir kitleye ulaşan Arapça Kitap ve Kültür Günleri, Arapça’nın İslâm dünyası ve Türkiye için önemini vurgulamaya devam ediyor. Bunun yanında mülteci durumunda olan Suriyeli kardeşlerimize, özellikle Suriyeli çocuklara özel etkinlikler düzenleyerek çok yönlü hizmetlere kapı açıyor.
Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri, Türkiye’de ilahiyat, imam hatip ve klasik usul Arapça eğitimi gören kitlenin ufkunu açacak ve bu kitleyi İslâm’ın temel kaynakları etrafında bir araya getirmek suretiyle ilim dünyasına büyük katkılar sağlayacak önemli bir faaliyet.
Büyük bir boşluğu doldurduğu muhakkak… Bunun yanında Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli kardeşlerimizin kendilerini ifade etmelerine imkân sunuyor. Osmanlı sonrasında İslâm dünyası ile kültürel olarak sekteye uğrayan ilişkilerimizin, bu tür faaliyetlerle yeniden canlanmasını ve karşılıklı geniş bir alana yayılmasını amaçlıyor.
Kitap ve Kültür Günleri’nin davetlisi olarak İslâm dünyasının dört bir yanından gelen ilim adamı, akademisyen, yazar ve yayıncılar, Türkiye’de tarihî ve kültürel boyutu olan bir faaliyetle bir araya getirilmiş oluyor. Her birinin ülkelerine birçok güzel hikâye ve yeni bir Türkiye ile döndükleri şüphesiz. Böylece ilk yıldan beri misafir olarak ağırlanan iki yüzden fazla yayıncı, âlim ve akademisyen gönüllü birer kültür elçisi oluyor.
Etkinliğe Arap dünyasının önde yayınevlerinin yanında ülkemizde de kamu ve özel yayınevleri de ilk yıldan beri katılıyorlar. Türkiye Diyanet Vakfı, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, İSAM, İRCİCA, İFAV gibi yayınevleri eserleriyle katılıyor. Ayrıca ülkemizde son bir yılda yayınlanmış eserler de ilk kez fuarda okurla buluşuyor.